Okyanusun ortasındaki masal köyü: Mont Saint Michel

“Uzaklarda, ayağını bastığın yerin ötelerinde, sarp duvarların üzerinde yükselen bir mabet; düşünsel bir şato; insan aklını zorlayan imgelerin biçimlendirdiği gizemli bir saray; gerçek olamayacak denli tuhaf ve güzel…”

Okyanusun ortasındaki bu köyü Fransız yazar Guy de Maupassant böyle anlatıyor.   

Victor Hugo’nun “denizlerin piramidi” dediği bu Ortaçağ köyünün adı Le Mont-Saint-Michel yani “Başmelek Mikail Dağı”. Fransa’nın kuzey batısında, Normandiya-Bretonya bölgesi sınırında.

Atlas Okyanusu’na bağlanan Manş bölgesindeki ada, kıyıya yaklaşık 1 kilometre mesafede.

Bu masalsı diyarın mimarisi ve atmosferi gelenleri içine çekiyor.

Adını Mont-Saint-Michel manastırından alan, granit kayanın üzerine inşa edilen köyde bugün sadece 28 kişi yaşıyor.

Dünyanın 8. harikası olarak da adlandırılan bu köy, bazı eserler için ilham kaynağı oldu. Örneğin Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü’nde Gondor’un başkenti Minas Tirith, Mont Saint-Michel’den esinlendi.

Gelgit

Bölgede yaşanan gelgitlerden dolayı ortaya çıkan eşsiz manzara, bu köyü diğerlerinden ayıran en büyük özellik.

Avrupa’daki en yüksek gelgitler Mont Saint-Michel’de yaşanıyor. Alçalan ve yükselen su seviyeleri arasındaki fark 15 metreye kadar çıkıyor. Yüksek gelgitlerde, deniz, kıyıdan 15 kilometre geri çekiliyor ve hızlı bir şekilde yükseliyor.

Yılın belli dönemlerinde gelgit en yüksek seviyelere çıkıyor. Yıl boyunca suyun hangi tarih ve saatlerde alçalıp yükseleceği biliniyor.  

Gelgitin başlama anından 2 saat önce bölgede olmanız tavsiye ediliyor.

Kımıldayan kumlar

Tehlikeli bataklıklarla çevrili adanın etrafındaki kımıldayan kumlar dikkat çekiyor.

Tur rehberi olmadan bu kumların üzerinde dolaşılması oldukça tehlikeli.

Turumuza katılan bir kişi de battığı kumdan çıkmakta hayli zorlandı.

Tarihi

Mont Saint Michel’in en güzel manzaralarından birini yakınlardaki Avaranches kasabasından görebilirsiniz. 

İnanışa göre, 708 yılında, Başmelek Mikail, Avranches Piskoposu Saint Aubert’e rüyada göründü ve onun adına bir tapınak inşa etmesini istedi.

Adaya kilisenin yapılmasından sonra Hristiyanlar için hac merkezi haline geldi. Burayı ziyaret edenleri karşılamak için adanın girişinde bir köy gelişmeye başladı. 11. yüzyılda gelen sayısı arttığı için yapı da büyütüldü.

Yüz Yıl Savaşı (1337-1453) sırasında İngiliz kuşatmasına dayanan askeri yapılar inşa edildi.

Köyün savaşçı melek Mikail tarafından korunduğuna inanılıyor. Bugün adanın tepesindeki kulenin en uç noktasına kılıçla gökten inen Mikail heykeli konuldu.

Fransız Devrimi’nin ardından rahipler, hapishaneye dönüştürülen manastırı terk etmek zorunda kaldı.

“Denizlerin Bastille’i olarak adlandırılan hapishanede 1863 yılına kadar 14 bin mahkum kaldı. Gelgitler ve oynayan kumlar sayesinde mahkumların buradan kaçması imkansızdı.

1863’te  başta Victor Hugo ve diğer yazar ve sanatçılardan gelen talepler üzerine hapishane kapandı.

Ertesi yıl, yapı restore edildi ve halka açıldı. 1879’da kıyı ve ada arasında yol inşa edildi.

1901 ve 1938 yılları arasında bir buharlı tramvay, Pontorson kasabasını bu adaya bağladı. Site, İkinci Dünya Savaşı sırasında da hasar almadan kurtuldu.

1979’da UNESCO, Mont Saint-Michel’i ve körfezini Dünya İnsanlık Mirası listesine kaydetti.

2006 ve 2015 yılları arasındaki proje kapsamında otoparklar yeniden geliştirildi, bir yaya köprüsü yapıldı. Couesnon’a bir baraj inşa edildi.

Mont-Saint-Michel, 2009’da Japonya’nın Miyajima adasıyla ve 2019’da İtalya’nın Monte Sant’Angelo belediyesiyle uluslararası dostluk kurdu.

Bu bölge flora ve fauna açısından da oldukça zengin. Yaklaşık 100 kilometre boyunca adalar, falezler, plajlar ve kum tepeleri bulunuyor.

Poulard Anne

Yılda 3 milyon turistin geldiği adada restoranlar, kafeler, hediyelik eşya dükkanları bulunuyor.

Buradaki az sayıda otelde konaklamak da mümkün.

Buranı en meşhur yemeği ise omlet. Sahil boyunca otlayan koyunların sütünden yapılan tuzlu peynirli omletin ilk adresi La Mère Poulard (Poulard Anne) restoranı.

19. yüzyıl ortalarında adadaki restorasyon işiyle uğraşan mimarın hizmetçisi bir fırıncının oğluyla evlendi ve otelciliğe başladı. O kişinin adı  bayan Poular’dı. Bugün köyün hemen girişindeki bu restoran turistlerin uğrak yerleri arasında. Fiyatlar da peniri kadar tuzlu. En düşük omlet fiyatı 32 Euro.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

WordPress.com'da Blog Oluşturun.

Yukarı ↑

%d blogcu bunu beğendi: